Bu yazımda sizlere Teknolojinin Hayatımıza Ne Denli Girdiğinin Kanıtı olan Ankara-İstanbul arası gidiş dönüş sırasındaki 24 Saatlik Seyahatimde Mobilişim ile olan ilişkimi aktaracağım.
28 Kasımı 29 Kasıma bağlayan Pazar gecesi bir iş seyahati için acilen İstanbul’a gidip aynı gün dönmem gerekiyordu.
Genelde bu aralar gidişte otobüsle gidip, dönüşlerde de Avrupa yakasında işim olduğu zamanlar vapurla Anadolu yakasına geçip, oradan trenle Ankara’ya dönmekten büyük keyif alıyordum. Bunun için de Beşiktaş iskelesinden vapura binip, boğazın serin suları üzerinde tatlı tatlı esen rüzgarı içime doyasıya çekerek, boğazın güzelliklerini seyrederek, martıların sesleri eşliğinde Haydarpaşa garına varıp, oradan Ankara’ya mavi trenle gelmek güzel bir motivasyon oluyordu benim için. Ancak yola çıkmadan önce aldığım haber herkesi üzdüğü gibi beni de üzdü. 102 Yıllık Haydarpaşa Gar’ında, üzerine bastığı betonun altındaki tarihten bi haber olan iş bilmez bir firmanın acemiliği yüzünden yangın çıkmış ve tren garı bir süreliğine kapatılmıştı. Dolayısıyla dönüşte trenle gelme hayalim de suya düşmüştü. Sağlık olsun artık bir daha ki sefere dedim bende.
Gelelim mobilişimin hayatımıza ne denli girdiğinin kanıtı olan 24 saatlik yolculuğumuza.
Ben de bir çok işadamı gibi hem işim gereği hem de günümüzdeki yoğun iş trafiğini yönetmek amacıyla 5-6 ay önce gelişmiş akıllı telefonlarından (AT) birine sahip oldum. Sahip olur olmaz da üzerine bir çok uygulamayı yükledim. Facebook, twitter, youtube, ntvmsnbc, google maps servisleri, kelime işlem, hesap tablolama, pdf, sunum yazılımları, internet tarayıcılar, oyunlar, e-posta servisleri v.s. her şey var.
Dolayısıyla teknolojinin imkanlarını doğru yerde ve hakkını vererek kullanan bir kişi olarak, işlerimi de bu şekilde daha rahat yönetebildiğimi düşünmekteyim. Seyahate çıkmadan önce de ilk iş olarak seyahat firmasının internet sitesine girerek otobüs biletimi kredi kartımla aldım. Gelen sms kodunu kaydettim. AT’den hava durumuna baktım ve güzel ama lodoslu bir hava olacağı bilgisini öğrendim. Ona göre giyinerek, arabama atladım ve terminaldeki otoparka arabamı parkettim. Doğru ilgili firmanın yazıhanesine gidip, sms kodunu verdim ve biletimi aldım. Sonra da hareket peronuna gittim. Hareket saatini beklerken de AT’mu açtım ve biraz kafa dağıtmak için oyun oynadım.
Yolda hemen AT’mu sessize aldım. 3G Yerine daha hızlı ve ekonomik internet için Seyahat firmasının sağladığı kablosuz ağa bağlandım. Sonra da seyahat firmasının dağıttığı kulaklıkları taktım, bir taraftan tv izlemeye başladım, bir taraftan da AT cihazım üzerinden twitter hesabımı ve facebook hesabımı kontrol ettim. Gerekli tweetlerimi yazdıktan sonra, e-maillerimi kontrol ettim. Haftanın ilk günü pazartesi İstanbul’da olacağımdan dolayı haftalık toplantı için çalışma arkadaşlarıma gerekli notlarımı yazıp e-maille gönderdim. Bu arada ikram faslından sonra, Facebook hesabımda bir kaç mesajıma ve duvarıma bakıp, bir kaç şey paylaştıktan sonra uyumak üzere müzik açtım. Sabah bir gözümü açtım ki güzelim Boğaz Köprüsü üzerine yaklaşmışız. Hemen AT’mu açıp, henüz lodosun başlamadığı durgun denizli boğaz manzarasından bir kaç poz resim çektim. Sonra da Facebook hesabımda arkadaşlarımla paylaştım. Arkasından eşime sms göndererek İstanbul’a vardığım bilgisini aktardım.
Firmanın Alibeyköy tesislerinde indim. Henüz sabah 07:30 ve gideceğim güzergahı hemen belirlemeliydim. Servisleri beklerken gideceğim firmanın internet sitesine girdim ve adresini tekrar kontrol ettim. Henüz saat erken olduğundan kendi kendime adresin koordinatlarını bulmam gerekiyordu ki ona göre servise binmeliydim. Google MAPS’e girdim ve görüntüleri kaydettim, yolda serviste ineceğim noktayı tesbit edebilmem ve de sonrasında bineceğim taksiciye tarif edebilmem için bilgiler hemen elimin altında olmalıydı. Tam isabet ve planladığım gibi gitti her şey. Gittiğim firmalarda AT’mu çıkarıp, sunumlar yaptım. Tekliflerimi anında revize ederek e-maille gönderdim. Bir taraftan da gün içerisinde müşterilerimin ve de Ankara ofisimdeki arkadaşlarımın taleplerine belli aralarda cevaplar verdim, yazılar yazdım, e-mailler gönderdim. Banka hesaplarımı internet bankacılığı hesaplarıma bağlanarak kontrol ettim. Bir taraftan da fırsat buldukça günlük haberleri okudum, siyasi-ekonomik gündem ve gelişmeler hakkında bilgi sahibi oldum.
Bu arada işim planladığımdan erken bitti ve Ankara’ya dönüş için aldığım saatten daha erken bir saate dönmeyi düşündüm. İşte şimdi olmadı. İnternetten bilet kaydırması yapılamıyormuş. Doğru en yakın bir yazıhane bulmam gerekiyordu. Yine AT’um imdadıma yetişti. Atladım taksiye ve gidip biletimi erkene aldım. Sonrası tahmin edeceğiniz gibi güzelim boğaz turu ve ardından seyahat firmasına varış ve Ankara dönüşü… Unutmadan söyleyeyeyim.. güzel geçen bu seyahatimle ilgili internetteki bloguma da bilgi girmeyi ihmal etmedim.
Seyahat öncesi yanıma kağıt-kalem-dosya-broşür v.s. almadım, gideceğim yerlerin sadece internet adreslerini aldım, bilgisayar almadım, çanta almadım, bir tek Akıllı Telefonum ve şarj cihazımı aldım. Artık şarj cihazı kioskları da yaygınlaşmaya başlamış. Belki ileride onu da yanıma almam.
Sonuçta, havada, karada ya da denizde bir şekilde işlerimizi hızlı ve de pratik halletmek, daha hızlı iletişim kurmak için mobilişim hem iş hem de eğlencesiyle hayatımıza girmiş durumda. Akıllı Telefonuma iyice bağlandım. İyi mi kötü mü ileride göreceğiz. Ama ben, ailem, çalışanlarım, müşterilerim ve çevrem şimdilik memnunuz.
Dolayısıyla baktığınızda bilişimin nimetleri saymakla bitmez. Alışverişte, evde, sinemada, işte, okulda, caddede, endüstride, tip alanında, eğitimde, sanayide, köyde, okulda, bağ-bahçede her yerde bilişim hayatımızın içinde ve her şey bize bir tık kadar, biz de hedefe bir tık kadar yakınız.
Siz de bilişimin tüm nimetlerinden yararlanın, bilişimsiz kalmayın…
Saygılarımla,
Ertan BARUT